4 Eylül 2015 Cuma

AYLAN BEBEK YOK ARTIK

Aylan Kurdi bebeğin kıyıya vurmuş bedeninin fotoğrafı yayınladığı andan itibaren, o küçük yavrucağın hareketsiz halini görenlerin hissettiği tek duygu vardı büyük ihtimalle; vicdan azabı.

Evet vicdan azabı diyorum. Çünkü o masum çocuğun (ve diğer onlarca/binlerce/milyonlarca ölümler) ölümünü durduramadığımız için vicdan azabı çektiğimizi düşünüyorum. Onun gibi çocuklar ölüyor/öldürülüyor, lakin biz hiçbir şey yapamıyoruz. Dramatik bir film izler gibi, ekran başında üzülüyoruz sadece. Ardından dışarı çıktığımızda, karşılaştığımız Suriyelilere bazen kin bazen de üzüntüyle bakıp, yanlarından geçiyoruz.

Koca dünya, herkese yetecek kadar rızk ve toprak varken, biz yanımızda yabancı birilerini barındırmaya tahammül edemiyoruz. Ufacık bir çocuğun bize ne zararı olurdu?

En çok ilginç olan hususlardan biri ise, karşımızdaki dramatik olayın suçlusu olarak siyasi liderleri gösterip insani vazifemizi yerine getirmiş sayıyoruz. Tek suçlu "Esed, Türkiye, Rusya, ABD, BM, AB ve diğer Batı ülkeleri..." deyip geçiyoruz. Bu söylemler, yaşanan olayların acısı yüreğimizi ve vicdanımızı ne kadar hafifletiyor bilmiyorum. Ama şunu unutmamak gerekir: Belki yukarıda saydığım devlet ve devlet adamlar kabahatli. Fakat biz halk ve insanlar olarak çuvaldızı biraz kendimize batırmamız gerekmiyor mu? Ne demek mi istiyorum? Şöyle aktarayım: Siyasi liderler madem bir şey yapmaktan kaçınıyor, biz insanlar (!) olarak neden kendimiz önlemler almaktan geri duruyoruz. Mesela Aylan bebek gibi ülkelerindeki şiddet ve baskıcı ortamından kaçan göçmenlerin sorunlarıyla ilgilenebiliriz. Ya da (çok iyi bilmemize rağmen) sahillere gidip gitmelerine engel olabiliriz. Hangi kıyıdan gittiklerini çok iyi biliyoruz. Her saat başı binlerce vatandaş olarak kıyı sahillere gidip neden nöbet tutmuyoruz? Onlara dur demiyoruz? En önemlisi ise, botları ve tekneleri durdurup para uğruna kiralayan canileri tespit edebiliriz.

Bunlardan ziyade, gelişmiş Batı Devletlerden önlem almalarını bekliyoruz. Bu devletlerin lekeli tarihlerini görmezden geliyoruz galiba. Çünkü bu köklü devletlere baktığımız zaman, zaten kendileri en büyük kıyımları yapan, Ortadoğu ve diğer Üçünü Dünya Ülkelerini zor duruma düşürüp (sömürgecilik, savaş ortamı yaratmak, insanı ötekileştirme...) ardında seyirci kalan Batılı Devletler değim mi? Para için savaşlara başvuran devletlerden nasıl olur da göçmenlere ve mültecilere yardım etmelerini bekleyebiliriz?
Yıllarca Afrikalı insanları para uğruna ölüme terk ettiler, Asya'da her türlü kıyıma göz yumdular, Ortadoğu'yu kana buladılar. Avrupalı devletler kanlı tecrübelere çok aşinalar.


Bugün Suriye'de yaşanan olaylar sona erse bile, eminim kısa süre sonra da bu sefer başka bir ülkede Suriye'deki zulümlere benzer vakalar yaşanacak. Ve yine bizler ekranlara gömülüp aynı duyguları yaşayıp, bas bas bağıracağız maalesef. Kısa süre sonra da unutup gideceğiz. Ardından yeni yerlerde yaşanacak zulümlere üzülüp kısa süreliğine üzüleceğiz. Bu böyle sürüp gidecek. Unutmayalım ki çocukların yaşadığı derin üzüntüler asla geçmez. Çocukların bu üzüntüleri yaşamamaları için hepimizin insani sorumluluğu var.

Bir daha bu güler yüzlü bebek bu dünyaya gelmeyecek.