28 Eylül 2012 Cuma

       MARDİN... (Avrupa'ya gidenlerin memleket hasreti çekmesi)
Mardin'den manzaralar...

"Mezopotamya'nın koynunda, taşa oyulmuş, güneşle kutsanmış, şiirsel bir beşiktir MARDİN"

   Tam da bu cümleler anlatır Mardin'i. Mükemmel taş sanatını mimariyle buluşturup, uzaktan bakanlara altın rezervi varmış gibi gösterir kendini.
   
   Yılların birikimi olan Mardin, tarihi ile, sanatı ile, kültürü ile, halkıyla kendisine hayran bırakır. Böyle bir zenginliğe sahip olmak, Mezopotamya'nın taşlarına ve şiirlerine adını koca harflerle kazımak gibidir. Küçük dar sokakları fakat zengin gönüllere sahip insanların seni gülerek karşılaması, 12 bin yıllık tarihe sahip Mardin'e geliş sebeplerin başında gelir. Sadakatin, dillerin, dinin, sevginin, hoşgörünün, yüreklerinin birleştiği altın cenneti Mardin'e gitmek istememin, yıllarca doğduğum topraklara gidemememin üzüntüsüyle gittim yıllardır hasret kaldığım topraklara...


Mardin Tarihi:

Mardin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Dicle Bölümü'nde yer alan bir ildir. Suriye'ye sınır komşusu olan bir  şehirdir. Mimarik, etnografik, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimi veren Mardin, Güneydoğu'nun şiirsel kentlerinden biridir. Mardin farklı dini inanışlar paralelinde, sanatsal değeri olan camiler, türbeler, kiliseler, manastır ve benzeri dini eserler barındırmaktadır. Mardin, İPEK YOLU güzergahında olup, ilde beş han ve bir kervansaray bulundurmaktadır. (kaynak wikipedia) devamı için bakınız.. http://tr.wikipedia.org/wiki/Mardin_(il)


   
   İşte yakalayabildiğim en güzel kare bu olmadı Mardin'i en güzel anlatan. Bu kareyi ölümsüzleştirmek için, hafızamda bu güzelliği yer edinmek için gittim. 



   Hepsinin kalbi küçük, fakat kocaman gönüllere sahip. Hepsi geleceğin yöneticisi, hakimi, öğretmeni, doktoru. Hepsi geleceğe umut ile bakıyor gözlerindeki kocaman parlayan umutlarla. Bunları gün ışığına çıkarmak gerekir. Devletin yardımıyla. Kaderlerine terk edilmeden, bir şeyler yaparak çocukların bulunduğu zor koşulları daha iyi koşullar sağlayarak daha iyi bir gelecek sağlayabilir. Bu tüm Türkiye'de yaşayan devlet büyüklerin görevi...


   Bu çocuklara bakarak kendi küçüklüğümü görmeye çalıştım. Evet biliyorum saçma olacak İstanbul'da büyüdüm, fakat 5-6 yaşıma kadar bende bu çocuklar gibi bu topraklarda yaşadım. Onların hissetmediği acıları, dışarıdan bakarak hissettim aslında. Gelecek onları nasıl yıpratacak. Var olduğumuz bu acılı dönemde onları nasıl bir gelecek bekliyor. Ya da kaderi şimdiki gibi ölen insanlar gibi mi olacak, yada devletin şefkatli elleri(!) bu duruma bir son verecek mi? Herkesin istediği fakat bir türlü sonuç kısmında kimsenin anlaşamadığı, yıllardır gelmeyen barış gelecek mi? Yoksa kaderine terk edilen bu çocuklar, kötü koşullar yüzünden benim gibi onlar da topraklarından, kültürlerinden, oyun oynadıkları küçücük cennetlerinden ayrılmak zorunda kalacaklar mı..

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder