14 Şubat 2014 Cuma


TÜRKİYE’DE YABANCI (İNGİLİZCE) DİL EĞİTİMİ

HM Government 2013 raporuna göre 2011 yılında dünya genelinde 1,5 milyon insan İngilizce dil eğitimi için başka bir ülkeye gitmiş. Bu rakamların maddi değeri ise 11 milyar Amerikan doları olduğu tahmin edilmektedir. 2012 yılında insanların hem kendi ülkelerinde hem de yurtdışına giderek İngilizce dil eğitimi için harcadığı meblağ ise yaklaşık 50 milyar dolar değerindedir[1].  İnsanların bu kadar yoğun şekilde İngilizce öğrenmeleri hiç kuşkusuz İngilizce'nin dünyada artık eğitim, teknoloji, diplomasi ya da iletişim dili haline gelmesidir. Bilhassa İngilizce'nin dünyada iletişim dili olmasından dolayı İngilizce öğrenme isteğini ve öğretim yaygınlığını artırmıştır. 
Peki Türkiye’de İngilizce dil eğitimi ne kadar başarılı ya da ilkokul 4. (eski sistem) sınıfta başlamakta olan ve  lise son sınıfa kadar müfredatta yer alan yabancı dil eğitimi dersleri, hatta üniversitelerde de verilen İngilizce dil eğitimi öğrenciler üzerinde ne kadar faydalı oluyor ? Her yıl binlerce insan yabancı dil öğrenmek için dershanelere, dil kurslarına gitmekte yada özel hoca tutarak veya ders alarak İngilizce eksiğini gidermek istemektedirler. Epey yüklü miktarda harcanan paraların getirisi öğrenciler üzerindeki etkisi ne kadar oluyor? Son çare olarak da başka bir ülkeye giderek dil eğitimi eksikliğini gidermekte.
Türkiye yabancı dil eğitiminde çok ciddi sorunlar yaşamaktadır ve başarısızdır. Türkiye’de İngilizce dil eğitiminde, harcanan bunca kaynak ve emeğe rağmen, istenilen seviyede verim alınamadığı bilinmektedir. Bunun nedeni olarak, öteden beri  devam eden geleneksel dil öğretme alışkanlıkları, yabancı dil eğitimi planlamasındaki  eksiklikler ve bunların doğurduğu yöntem, etkinlik, malzeme ve ölçme-değerlendirmedeki  yetersizlikler ya da yanlışlar gösterilebilir[2]. Nitekim yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'nin, İngilizce dil yeterliliğinde 44 ülke arasından (Şili, Suudi Arabistan, Endonezya gibi ülkelerden sonra) en başarısız 43. ülke olması[3] ve Kazakistan'ın da 44. ülke olarak takip etmesi de bu gerçeği doğruluyor.
Letonya gibi bir ülkede lise çağındaki öğrencilerin çok kolayca İngilizce konuşabiliyorken, Türkiye’de üniversiteden mezun olmuş bir öğrenci neden kendini karşısındaki insana anlatacak kadar İngilizce’ye sahip değil. Ya da İskandinavya ülkelerindeki ilkokul çağındaki çocukların rahatça akıcı şekilde İngilizce konuşabiliyorken, bizim ülke uzun süre alınan İngilizce dersleri neden istenilen sonucu alamıyor.

BAŞARISIZLIĞIN NEDENLERİ

  • Türkiye’deki en büyük eksikliklerden biri olarak İngilizce eğitimine başlangıç yaşı görülmektedir. Endekste yüksek ve orta sıralarda yer alan ülkelerde genellikle İngilizce eğitimi çocukların eğitim hayatlarının başında başlanmaktadır. Çocuklarda böylece yabancı dilin temeli oluşur ve sonraki yaşlarında bu temel üzerine daha verimli bir şekilde ilerleyebilirler. Örneğin Fransa’da 1995 'ten sonra ikinci sınıftan itibaren bütün okullarda yabancı dil dersleri verilmeye başlamıştır. Haftalık ders saatlerinin öğretim programına yayılması bölgeden bölgeye farklılık göstermektedir. Genel olarak haftada iki veya üç saat yürütülen yabancı dil derslerine herhangi bir not verilmemektedir. öğretmenler ise deneyimli kişilerden seçilir. İngilizce eğitiminin en başarılı olduğu ülkelerden Finlandiya’da ise yabancı dil dersleri 3. sınıftan itibaren verilmektedir. Haftada 4 saat verilen derslerde öğrenciler daha çok alfabe öğrenmekte ve belli başlı konuları öğrenmektedirler. Diğer yıllarda ise ders saatlerinde farklılık göstermektedir. Almanya’da  da dil dersleri 3. sınıfta öğretilmeye başlanır. Haftada 2-3 saat verilen derslerde öğrencilere basit anlamda İngilizce öğretilmeye çalışılıyor. Örneğin oyunlar oynanarak, şarkılar söylenerek daha zevkli hale getirilmeye çalışılmaktadır. İtalya’da ise 3. sınıftan verilen dil dersleri haftada 3 saattir. Yabancı dil eğitiminde başarılı bir diğer ülke Polonya’da yabancı dil 4 veya 5 yaşlarında kindergarden denilen çocuk eğitim kurumlarında verilmeye başlanıyor.
  • Türkiye’de ise İngilizce eğitimi eski sistemde 4. sınıfta veriliyordu. Yeni sistem (4+4+4) ile birlikte yabancı dil eğitimi 2. sınıftan itibaren haftalık 2 saat olarak verilmeye başlandı. Yabancı dil eğitiminin daha erken yaşta verilmeye başlanması iyi bir adım oldu. Fakat ders saatleri 3. ve 4. sınıflarda 2 saat olması ve orta okulda ders saatlerinin 3’e düşürülmesi yetersiz. Ayrıca dersi veren öğretmenler sınıf öğretmenleri gibi konuda uzman olmayan öğretmenler tarafından verilmeye başlanmaktadır.
  • Başarısızlığın bir diğer nedeni ise okullarda öğretilen yabancı dilin pratik olarak yetersiz olması, öğrencilerin herhangi biriyle konuşamamasına neden olmaktadır. Çünkü ülkemizdeki genel eğitim sistemi pratik eğitimden ziyade teorik olarak öğretilmeye çalışılmaktadır. Her sene sürekli aynı konuların tekrar edilmesine rağmen öğrenciler öğrendiklerini sözlü olarak aktaramamaktadır.
  • Milli Eğitim Bakanlığı’nın dağıttığı materyallerin içeriği yetersizdir.
  • Bir diğer konu ise, aynı sınıfta bulunan öğrencilerin bireysel farklılıklara sahip olmasıdır. Bir konuyu, tek bir yöntemle anlatmak mümkün değildir, bu sebeple özellikle dil öğrencilerinin görsel, işitsel ve kinestetik algılarından yararlanmak gerekir. Her bireyin farklı öğrenme metoduna sahip olduğunu unutmamak gerekmektedir.

ÖNERİLER

  • Avrupa'daki İngilizce dil başarısının yüksek olduğu ülkelerin genel politikalarına baktığımız zaman, çocuklar daha erken yaşta dil eğitimi almaya başladığını görebiliriz. Çünkü erken yaşta öğrenilen dil çocukların üzerinde linguistik olarak daha kalıcı etki bırakmaktadır.
  • Son yapılan araştırma sonuçlarına göre erken yaşta yabancı dil öğrenmeye başlamanın  çocukların genel olarak gelişimleri üzerinde çok  yönlü etkisi olduğu, örneğin: bilişsel ve  entelektüel gelişimlerine de olumlu katkılarda bulunduğu ileri sürülmektedir.[4] Yabancı dilin daha erken dönemlerde öğrenilmeye başlanması çocukların kulaklarını dile alıştırır. Çocukların bilgiyi hafızaya alma, hatırlama ve kayıt etme becerileri de gelişmektedir. Okul öncesi yabancı dil kursları bu nedenle vardır. Türkiye bu gibi programları uzun vadeli hedefi olarak belirleyebilir. Kısa vadede odaklanılması gerekense, İngilizce derslerinin ilkokulun başlangıcında ve İngilizce öğretmenleri tarafından verilmesidir.[5]
  • Öğretmenlerin çocuklara hem dinleme hem de konuşma (listenin-speaking) becerilerini arttırmaya yönelik dersleri işlemesi çocuklar için dil eğitimi vermesi gerekmektedir. Bu sayede yabancı dil akılda daha kalıcı hale gelebilir ve iletişimde herhangi bir zorluk çekmez. Bu yolla öğrenirken öğrencilerin bütünlükçü bir yaklaşım sergilemelerini sağlamak gerekir.
  •  Bakanlığın ciddi şekilde kitapta okullarda daha iyi şekilde öğretici müfredatın hazırlaması gerekiyor. Hem öğretmenlerde hemde kullanılan materyallerde kaliteyi arttırmak gerekiyor. Tabi yabancı dil eğitiminde kalite demek, materyal sayısının çoğaltılması demek değildir yalnızca. Önemli olan dil eğitiminde niteliğin artırılmasıdır. Bugün bir çok İngilizce öğretmenin teknolojiye bile gerek duymaksızın izleyebileceği yöntemler ve teknikler vardır. Derslerde öğrenciyi etkin kılmak, öğrenci merkezli bir eğitimden yana olmak, aktiviteleri çeşitlendirmek, bir İngilizce öğretmeninin yaratıcı olması bunların en başlıcalarıdır. Çocuklara hazır bir dil eğitimi vermektense onları daha küçük yaşlarda keşfetmeye yöneltmek dil eğitiminin olmazsa olmazıdır.
  • Özellikle öğrencilere İngilizce öğretilirken onlara bir amaç sunulmalı ve bu doğrultuda ilerlemelidir. Tabii bir diğer husus ise, İngilizce öğretmenlerinin de dil anlamında yeterli olması gerekmektedir. Bir takım dil becerileri eksik olan öğretmenler de öğrencilere bazı şeyleri eksik öğretecektir. Bunun en yakın örneği ise ülkemizde grammar ağırlıklı İngilizce öğretimdir. Fakat unutulmamalıdır ki dil bir bütündür, dinamiktir ve sürekli kendini yenileyen canlı bir yapıdır. Dinleme, okuma, yazma, konuşma ve grammar bir bütündür. Hepsinin harmanlanarak öğretilmesi Türkiye’de İngiliz dil eğitimini arttıracağı muhtemeldir.
  • Ülkemizde yeni uygulamaya konan erken yaşta yabancı dil öğretiminde beklenen başarının elde edilmesi için yararcı ve ekonomik yatırımlar gerçekleştirilmeli, ilköğretime yönelik öğretmen eğitim modelleri oluşturulmalı ve bu modele göre yetiştirilen öğretmenler görevlendirilmeli; ithal etmek yerine ülkemizin koşullarına uygun gerekli modern ders araç ve gereçleri hazırlanmalı, ana dili bilinci ile farklı yabancı dillerin öğrenilmesi bilinci kazandırılmalı; Sokrates projesi gibi AB'nin eğitim projelerine yoğun katılımlar sağlanarak öğrenci ve öğretmen değişim programları uygulanmaya konmalı ve erken yaşta yabancı dil dersini yürütme koşullarının eksiksiz olarak yerine getirilmesine özen gösterilmelidir.[6]


Aslan Doğanay
SETA Stajer Öğrenci - 2014



[1] International Education – Global Growth and Prosperity, HM Government, Londra, Temmuz 2013.
[2] Ali Işık, Journal of Language and Linguistic Studies Vol.4, No.2, October 2008.
[3] Selim Koru ve Jesper Akesson Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, Aralık 2011.
[4] Yrd. Doç.Dr.Nuran Aslan, DÜNYADA ERKEN YAŞTA YABANCI DIL ÖĞRETIMI  UYGULAMALARI VE TÜRKIYE’DEKI DURUM, Çukurova Üniversitesi Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı.
[5] Selim Koruve Jesper Akesson, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, Aralık 2011.
[6] Yrd. Doç.Dr.Nuran Aslan, DÜNYADA ERKEN YAŞTA YABANCI DIL ÖĞRETIMI  UYGULAMALARI VE TÜRKIYE’DEKI DURUM, Çukurova Üniversitesi Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder