22 Temmuz 2014 Salı



YENİ KÜRT DEVLETİ SARMALI

35 yıldan fazla Türkiye'nin iç politikasını meşgul eden konuların başında Kürt Sorunu gelmektedir. Özellikle son zamanlarda Kürtlerin bağımsızlığı, çözüm süreci ve Abdullah Öcalan'ın özgür kalacağı gibi haberler Türkiye gündeminin en tepesinde yer almaktadır.

Yukarıda belirttiğim gibi son 35 yıldır binlerce insan karşılıklı olarak birbirini öldürdü ve kan döküldü. Fakat bilinen bir gerçek var; Kürtler bin yıldan fazla varlıklarını devam etmelerine rağmen bu varlıklarıyla bir devlet kuramadılar. Nedenini çok merak ediyorum gerçekten. Belki de Kürtlerin içinden biri olarak bir kaç tespitte bulunabilirim. Ama ne kadar doğru tespitler olduğu muallaktır.

ABD'nin Irak işgalinden sonra Ortadoğu'nun yapısı yeniden şekillenmeye başladı. Orta vadede bölgenin haritası da değişecek gibi görünüyor. İşgal sonrası en karlı çıkan millet ise Kürtlerin olduğu noktasında siyaset uzmanları gibi herkes hem fikirdir. Kürtler hem özerkliğini kazandı hem de devlet ve yönetim kadroları oluşturuldu. Buna paralel olarak ekonomik, idari ve toplumsal hayat belli bir düzene girmeye başladı.

Aslında PKK'nin kurulmasıyla şekillenen bu kadrolar, uzun bir süreçten sonra artık dağda siyaset yapmayı bırakıp bir bakıma siyaset masasında kendi isteklerini dile getirmeye başladığını ve bu taleplerin meşrulaştığını görüyoruz.


Peki, son zamanlarda Kuzey Irak lideri Barzani'nin gündeme getirdiği bağımsız Kürdistan kurulduğunda ve olası Türkiye'deki Kürtlerin, Suriye'deki ve İran'daki Kürtlerin de bağımsızlığı ile kurulacak Büyük Kürdistan Devletini nasıl bir gelecek bekliyor?  Acaba petrol gelirleriyle daha çok gelişecek mi yoksa gelen bu paralar belli bir zümre arasında dağıtılıp, halk fakir mi olacak? Ya da parlamenter ve demokratik  bir devlet mi olacak yoksa diğer Ortadoğu devletlerinde olduğu gibi devlet yönetiminde saltanat mı kurulacak?

Devlet ilk kurulduğunda sorunlar muhakkak olacak. Çünkü bir tarafta Kuzey Iraktaki yönetim yavaş yavaş şekil almaya başladı. Türkiye'deki Kürt yönetimi (milletvekilleri ve Abdullah Öcalan) farklı bir düşünce yapısına sahip. Yani Türkiye'deki yönetim demokratik ve sosyalist bir düşünceye sahip iken, acaba Suriyeli, Iraklı ve İranlı Kürtler liderler nasıl bir yönetim anlayışına sahip olduğu noktasında kafalarda soru işaretleri yaratıyor. 

Direnişi başlatan Türkiye'deki Kürtler ile Kuzey Irak'ta yönetim şablonunu oluşturan Kürt liderler arasında mücadele olacağını düşünüyorum. Yani iki taraf da pastadan en büyük payı kapmak için çabalayacak.

Ben bu tezimi Kürtler arasındaki mantaliteye dayandırıyorum. Burada bir öz eleştiri getirmek lazım. Çünkü Kürtler yıllardır bağımsızlığını kazanamamasının önündeki en büyük nedeni ise KÜRTLERİN KENDİ ARASINDA MÜCADELE ETMELERİ olarak görüyorum. Kürtler birçok noktada birleşemiyorlar. Kendi aralarında mücadele etmeyi, suçu başkasına atmayı alışkanlık haline getiren ve kavga-gürültüyü seven bir toplumdur. 

Böyle bir biyolojiye sahip Kürtlerin devlet kuramayacağını savunmuyorum. Tabi ki yıllardır başka ulusların baskısı altında yaşayan, Kürtlerin tarihini ve dili yok sayan bir mütehakkim bir ortamdan sıyrılıp kendileri kendi geleceğini, kendi dillerini her alanda rahatça konuşabileceği, hüviyetlerini kazanacakları bir ülkenin olması muhakkak daha iyidir. 

Milliyetçilik uzmanı Prof. Dr. Emin Gürses hocamın dediği gibi "bir yerde milliyetçilik sorunu, küresel güçlerin gündemini meşgul ediyorsa, o bölgede ya doğal kaynaklar bakımından zengindir ya da orada devletlerin menfaati vardır." 

Evet, gerçekten Mezopotamya bölgesi petrol kaynakları ve verimli toprak açısında zengin bir bölgedir. Bunun için Kürt Sorunu, küresel devletlerin siyaset masasında yer alıyor. Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu bilerek verilen mücadeleyi, başkasının (küresel güçlerin) kazancına dönüşmemesi için, atılan adımların bağımsız ve yerinde olması gerekir. 

Aslan Doğanay






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder